irfy-ce şeyler

16 Şubat 2007

Son bir tantuni yiyelim, öyle git gideceksen...

Son tantunim elimde...
(yazının devamı sonra...)

10 Şubat 2007

"Bizim bi arkadaş var"

Herşey bu sözle başlamıştı. Geçen sene bugün, hatta tam bu saatler civarında cebime gelen mesaj böyle diyordu: "Bizim bi arkadaş var, çok süper biri; seni onunla tanıştırıcam." O zamanlar tabi sadece gülüp geçmiş, o kadar da ciddiye almamıştım. Yok canım, olur muydu öyle şey. Ama oldu işte..
Ne mi oldu? Tam gelecek hafta bugün, nişanlanıyor olacağım. İşte o "bi arkadaş"la.
Hayat çok garip bişey, ama güzel...

04 Şubat 2007

OHH BE!

Evet Mersin'deyim, 29 Ocak itibariyle. Hemen başlığı açıklayalım, neden mi "ohh be" ? Çünküü, çünkü tekrar bir deniz şehrindeyim. Çünküü, çünkü sonunda tekrar nemli nemli bi rüzgar esiyo. Çünküü, çünkü akşamları denize bakıp ayışığının yansımasını izleyebiliyorum, gündüz ise güneşin yansıması gözlerimi kamaştırıyo. Çünküü, çünkü inip sahilde bi tur atmak içimi rahtalatmaya yetiyo. Çünküü, çünkü yosun, balık, deniz kokuları teneffüs ediyorum yine. İçimde anlatılmaz bi ferahlama hissi. Daha otobüsten inince nefesimi çekmemle farklı havayı hissettim hemen içimde. Yok yok, öyle dağ, bayır, bozkır, ova bana göre değil; bana deniz gerek, deniz. Deniz görmedim mi ruhum sıkılıyo, içim kararıyo. Hayatta yapamam kara şehirlerinde. Eee aslımız Karadeniz, ömrümüz Marmara olmuş. Kafa kağıdımın önünde İstanbul, arkasında Giresun yazıyo. Daha başka ne beklenir ki, di mi?

29 Ocak 2007

Antep'e de elveda

Aralık 8den beri Antep'teydim. Son aylarda olduğu gibi burda da bişey yazasım gelmedi, gine boş geçtik blogu. Aslında pek de bi atraksiyon yoktu zaten. Artık bu gezme işi monotonlaştı galiba, önceki gibi çıkıp gezesim bile gelmiyo. Hatta haftasonlarından birini hiç otelden çıkmadan geçirdim, ben bile korktum kendimden. Gerçi tabi havalarında etkisi var bunda. Antep'in ayazı kesiyo insanı, soğuğu pis. O soğukta dışarı çıkası gelmiyo insanın. Tipik karasal iklim olarak gündüz-gece sıcaklık farkları epey yüksek, alışık olmayanı feci çarpabilir. İlk geldiğim sıralarda ellerim çatır çatır çatladı, kanayacak derecede, düşünün artık.
Onun dışında fazla mutfak kültürü de yapmadım bu sefer. Et olayı da baydı artık, kebap mebap bilmemne uzaktan görsem kaçacak durumdayım. Kurufasülye-pilav, yoğurtlu ıspanak, pırasa, patates en büyük ziyafet olur artık benim için. Sanırım İstanbul'a dönünce bikaç sene et yemicem heralde.
Bu arada Antep'te geçen süre içinde Kurban Bayramı geçirdik, hemen İstanbul'a kaçtım tabi. Bi 9 gün tatil yaptım. Bu arada nişan hazırlıklarını da kısmen hallettik bu tatilde, en azından benimle ilgili olan kısmını. Artık vakti bekliyoruz bakalım.

08 Aralık 2006

Diyarbakır'a Veda

Evet geldim ve gidiyorum Diyarbakır'dan, ama diğer gittiğim yerlerin aksine iki kelime bişey yazmadım, yazamadım burayla ilgili, kocaa 4 haftada. Bunun Diyarbakır'la ilgisi yok tabi, sebebi uzun bi süredir blogdan kopmam . Yoksa anlatılcak çok şey var aslında burayla ilgili. Son 2,5 ayda 2 yazı yazmışım sadece, onlar da söz olayımın hatırına oldu zaten. Nedense artık bi tembellik, bi boşvermişlik, bi adam sendecilik, bi bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılık var son dönemde üstümde. Hadi kısaca dağıttık biraz diyim sizin için, kafanız karışmasın. Ama şey mevzusunu kabul etmiyorum; "bak sözlendi dağıldı adam görüyo musun" falan tarzı yorumları. Öyle muhabbetler oluyo da, onun için söyliyim dedim. Sadece, bu dönemle o çakışımış oldu o kadar; yoksa söz olayının üzerimde bi etkisi olmadı. Hayat gayet güzel devam ediyo benim için.
Neyse ben şimdi yatayım. Sabah erken kalkıp yeni bi şehre doğru yelken açıcam [yok yok otobüsle gidiyorum :P ]